31 Ekim 2014 Cuma

Aaay! Çok aay! Vallahi ay!

İki üç gündür, notlar alarak gündüz kuşağı izliyorum. Sabahları Tv8'de bir magazin programı var, biri erkek, iki kadından mürekkeb. Üç günün özeti; sunuculardan Tuba Ünsal, Murathan Mungan'a ait bir şarkı sözünün bir kaç dizesini yanlış okudu sonra da "ne güzelmiş kimin" diye soran diğer sunucuya Bülent Ortaçgil'in dedi. Programın sonuna kadar bekledim ama kendisi dahil, kimse de düzeltmedi. Biriniz mi bilmiyorsunuz ya hu! Hadi Yeni Türkü'den dinlemediniz, Aylin Aslım da mı dinlemediniz? Az bilinen bir şarkı sözü olur anlarım ama diğerlerine göre rahatlıkla popüler sayılabilecek bir parça. Bir nefeste Bülent Ortaçgil dedi hiç düşünmeden, "emin değilim ama, bilmiyorum, galibaya" sığınmadan!
Sonraki gün, sunuculardan erkek olan, bir konuyu açıklarken galata meşhur diye bir kavramdan bahsedip anlamını şöyle açıkladı, "eskiden Galata'da yürüyen insanlar, bir kelimeyi yanlış anlamda kullansa dahi o bölge insanın ne dediği kabul görür, doğru kabul edilirmiş". Arkadaşa kim anlattı bu Galata hikayesini merak ediyorum, bilmiyorum ama bahsi geçen galata değil galat. Galata meşhur değil, galat-ı meşhur. Galat arapça yanlış, yanılma anlamına gelir. Galat-ı meşhur deyimi bu bilinerek kullanılırsa bir anlam ifade eder. Yanlış olduğu halde herkes tarafından tutulan ve kullanılmakta bulunan kelime demektir çünkü deyimin anlamı. Hatta galat-ı meşhur, lugat-ı fasihten evladır derler.  Gelelim yaşça diğer iki genç arkadaştan büyük olan hanımefendiye...  Sesine katlanamadığı bir hanımdan bahsederken tahammülfersah dedi. Fersah bir uzunluk birimidir. Fersa ise aşındıran, mahveden, yoran anlamına gelir ki bu sebepten tahammülfersadır kelimenin aslı. Ne yalan söyleyeyim bu kadarı bile benim için de tahammülfersa olduğundan daha fazla işkence etmedim kendime kapattım. Bıktım ama, sıtkım sıyrıldı, ciğerim sotelendi, içime oturan filin cesametinden nefesim tığaaaandıııı böörüm çatladı be anam! Parmağınıza yüzünüze süreceğiniz o boya parasının bir kısmını şöyle güzel bir Osmanlıca sözcüğe ayırın. Devellioğlu'nunki iyidir bak! Madem hevesiniz var ille de osmanlıca, arapça kökenli konuşacağım diyorsunuz, mesleğiniz de sunuculuk, arada bir açın okuyun, öyle bildiğimiz her şey doğru olmayabiliyor. Azıcık öyle mi acaba deyip araştırın. Ben bakıyoruum, haaa öyle miymiiiş diyorum. Tek nefeste olmuyor ama olsun o da güzel!  Şaşırmak daha güzel hatta! Lütfen, rica ediyorum bak, biz gündüz kuşağı izleyicisi, yalnızca kısır ve un kurabiyesi dallarında uzmanlaşmış cahil ev analarına kötü örnek olmayın çok rica ediyorum!  Bunları niye yazdım? Yanlış kanal doğru izlenmez  diyeyim diye! Öyle değildi ama öyle diyelim, neyse işte sinirim bozuk vallahi bak!  Annemin dediği gibi "Aaay! Çok aaaay! Vallahi ay!"

23 Ekim 2014 Perşembe

aforizma

İki gündür sosyal medyada bir kitap alıntısı cümle geziyor. "Kedisine dönen hiçbir şey kaybolmaz".  Aynen bu...  Bir kaç kere içimden, bir kaç kez de sesli okudum, e kaybolmamış ki dönmüş, ne var bunda? Ne çok seviyoruz aforizma paylaşmayı, büyük laflar etmeyi, ne çok etkileniyoruz.  Tamam herkes kendine dönsün kendi dizinin dibinde otursun aman! Kimse kaybolmasın, kendini kaybetmesin, aklı başında olmayı ne çok önemsiyoruz, azıcık uzaklaşsak kendimizden, kaybetsek kendimizi ne olacak sanki? Kurtlar mı yiyecek bizi? Hayreti mucip bir şey!

50 kilo

hani yarım porsiyon derler ya o kadardı işte o kadar 
elli kiloluk bedenin ellisi de kalpti
kemik kas diğer organlar gramla kalbi kiloyla
akciğer sigaradan bitik
 beyin düşünmekten
bağırsak yemek yemeyince lazım değil ki
eli kilonun ellisi hepsi kalpti safi kalp
kalp elli kilo olunca işte
bir kısmı sevmek için
bir kısmı ümit etmek için
bir kısmı beklemek için
işte bir kısmı merhamet
bir kısmı kırılmak
bir kısmı üzülmek
bir kısmı kanamak
bir kısmı özlemek
bir kısmı biraz daha özlemek
özlemek evet çok yer kaplar 
ağır çeker
sonra beyin hastalanır
kanser olur ama
kalp kolay kolay kanser olmaz
gider durur
insanın beyni hatırlar
çok takıyorsun derler ya
beyin gider o takıyorsun dedikleri yükü kalbe çengeller
beynin bir şey taktığı falan yoktur aslında
asıl yükü kalp taşır
kalp ağırlaşır ağırlaştıkça yavaşlar
beyin unutur
kalp unutulan şeyin ne olduğunu bilmenin acısını da yüklenir
kalp o unutuluş için de acı çeker
ve elbet durur yorulunca
elli kilo olunca