2 Kasım 2012 Cuma

Biz'e güzelleme

Günlerdir bir şarkının duygusuyla uyanıyorum uyuyorum geçmiyor! 
 Böyle eski böyle içinde hapşırsan kağıttan ev gibi dört yana dağılacak bir Anadol içinde aynı Erol  Günaydın gibi gülen bir amcanın size yağmurlu bir günde seslendiğini düşünün. Arabaya yaklaşıyorsunuz size en yakın hastaneyi soruyor arabada Adile Naşit'e benzeyen karısı ve torunu var çocuğun ateşi çıkmış ve siz tarif etmekle kalmıyor ben bineyim size tarif edeyim mühim değil diyorsunuz. Torunu hastaneye yetiştiriyor onlara refakat ediyor üzerlerindeki para çıkışmayınca cebinizdeki son parayı veriyor ve işler yoluna girince vedalaşıp eve yürümeye koyuluyorsunuz ama yağmur yağıyor geçen bütün arabalar üzerinizi ıslatıyor üstelik yürürken boka basıyorsunuz şemsiyeniz yok ama sebepsizce manasızca bir gülümseme oturuyor yanak çukurunuza hah işte! Uzun oldu farkındayım ama öyle bir his işte. Bahsi geçen duygunun müsebbibi Flört zat-ı şahanelerinin Biz isimli güzide eseri! Son günlerde dinlediğim en mis fırından çıkmış tarçınlı kek kokusu, en mutlu çınlayan çocuk sesi en heyecanlı bakan babanın en huzurlu gülen annenin resmi...  Son zamanlarda o kadar çok senin için ölüyorum sen de sev sevmezsen Allah cezanı versin vermezsen geberirim gece bana gelsene ne dediğimi anladın acil durum gibi saçmalamanın sınırlarını zorlayan çöp şeyler duydum ki dinlemek denemez buna onların üzerine biz mentollü şeker gibi mineralli su gibi viks gibi!  Dedemi hatırlatan eskiyi hatırlatan güzeli özleten ama özletirken özlem duyacağınıza bugüne ne olmuş şimdi de olur ahan da soktum ayaklarımı suya ahan da köprü bak bu da korna değil horoz sesi naber diyen bir şarkı. Böyle büyük lafları var ama çaktırmıyor Mevlana'nın Mesnevi'sini okurken nasıl  bir tevekkül hissi sarıyorsa içimi, öyle. Biz ne güzel bir kelimeymiş yeni fark ettim ne güçlüymüş ne ağırmış hem ne hafif anladım. Sözleri mıh gibi manifesto gibi:

biz, rayında tren gibiyiz,
istersen binersin, istersen inersin

biz, bir nehirde su gibiyiz,
istersen içersin, istersen geçersin

gel ya da gelme, bizi düşünme,
biz hep burdayız
sev ya da sevme, istersen görme,
biz hep aşktayız
hayat, denizde dalga gibidir,
bazen yükselirsin, bazen devrilirsin

aşk, senin kalbinde saklı,
bulduğun belki sensin, belki de sen değilsin

gel ya da gelme, bizi hiç düşünme,
biz hep burdayız
sev ya da sevme, istersen görme,
biz hep aşktayız!



                 Aaah güzel İstanbul filmini  biliyor musunuz? Seyretmeyeni yaş odunla kovalarım! Orada Sadri Alışık ile Ayla Algan arasında şu diyalog geçer:

Ayşe: Ne yapacağız şimdi bundan sonra?
Haşmet: Bilmem. yaşıyoruz, iki kişiyiz ve birbirimizi seviyoruz. Korkma, Dünya'da her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur.
......................
Gerisi teferruat!  Aşk olduktan sonra, dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur.  Sevin ya da sevmeyin isterseniz görmeyin ey faniler!   Ya siz neredesiniz? Toplantıda, trafikte, mülakatta, avm'de, soyunma kabininde, süpermarkette cips reyonunda, televizyon karşısında? Peki ...

1 yorum: