Sevgili Andy, sen bu satırları okuduğunda
benim sinirim çoktan geldiği gibi gitmiş olacak, biliyorsun ancak yazınca
gidiyor meret. Ne yapayım? Günün pikaçusu sensin paşam! İdare et ve kabul et hak ettin! An itibariyle sana otuzdan bildiriyorum. Kontrol ediyorum: Aynı!
Bir aydır sosyal medyada 30
yaşla ilgili yazdığın bir metin dönüp duruyor. Benim kadın arkadaşlarım da sağ olsun önüne
"aynen aynen, ay nasıl doğru, kesinnnnlikle'' bilgilendirmesi ve şartlamasıyla paylaşa paylaşa bitiremedi yazını. Benim 'bu kesinnnlikle çok doğru'larla ömrü billah aram iyi olmadı. Nerede bir kesinlik varsa orada muhakkak bir işlem
hatası var deyip başa ne zaman dönsem sağlaması tutmadı. O bölme işleminin hep
aklımı bulandıran bir kalanı, küsuratı oldu! Bir sürü "kesinlikle kahraman"
dediklerini "faşist pislik" deyip gömdüğüm de az değil. Arka bahçem hayli kalabalık toprağı kabarık!
O yüzden çok güzel irmik helvası yaparım bak! Ay yine dağıldım, bu huyuma da uyuz oluyorum
ya neyse...
Gelelim yazıya... Andy'cim demişsin ki "Yaşım
ilerledikçe, en çok otuz yaşını aşmış bayanlara değer vermeye başladım."
Sonra da sebeplerini sıralamışsın inci gibi:
"Otuz yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp
"ne düşünüyorsun?" diye sormaz. Umurunda değildir çünkü ne
düşündüğünüz.''
Sen öyle san! İçi içini yiyordur umurundadır ama sana çaktırmaz çünkü çoğunuzun özgüven ve özsaygı sorunu olduğunu bildiğinden sana değer verdiğini hissettirdiği
anda kaba tabirle kıçının havalanacağını düşündüğünden sana değil muhtemelen en
yakın kız arkadaşını gecenin bir yarısı uyandırıp sence ne düşünüyordur beni
düşünüyor mudur aldatıyor mudur diye soruyordur o kadın. Ondan seni aramıyor
anacım. (Allah telefonun ucundaki o kadının da yardımcısı olsun).
Demişsin ki "otuzunu aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek
istemiyorsa, söylene söylene TV 'nin karşısında yanınızda oturmaz... Yapmak
istediği bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir."
Ha şunu bileydin! Senden ümidi kesmiş belli ki ortak zevk alacağınız tek
bir halt paylaştığınız yok, belli ki sana yol görünmüş bekar ve tek kalınca erkeksiz kılsız tüysüz ev
nasıl da temiz olacak oh diye
düşünüyordur. Nasıl enteresan değil mi?
İncilerin bununla da kalmamış, devam etmişsin,
" Otuzunu aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları
hakkında ne düşündüğünüzü önemser."
Afedersin? Canım benim, inan bana etrafımda otuzunu çoktan devirdiği
halde kocasının, komşusunun, kapıya gelen sucunun, gelininin, kaynanasının, bir tek cümlesi, bakışı
yüzünden sabahlayan, ne demek istedi şimdi bu diye diye o cümleyi içinde evlat
acısı gibi taşıyan, gizli öznesini kayıp
çocuğunu arar gibi arayan ögelerine
ayırırken ne demiş olabileceğini düşünüp aslında demek istemediği şeyleri
dediğine kanaat getirirken kendini parçalayan kadınlar var.
Demişsin ki bir de: "Otuzunu aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir
operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga
etmesi çok nadirdir."
O kadınlar var ya... Seni hiç sevmemiş ya hu! Bir kadın
aşıkken değil otuzunda, doksanında da olsa sevdiği adam için asil değil rezil
olabilir. Gocunmaz. Rezalet ve asalet kavramının tanımını yeniden yazmıştır
zaten. Pahalı restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga eder. Çünkü o pahalı
restorandaki insanlara rezil olmak umurunda bile değildir. Ayrıca seven kadının
ağırbaşlısı değil hafifmeşrebi makbuldür anacım haberin olsun!
Son olarak yazının imamesine bi de püskül takmışsın
şekerim;
"Hak ettiyseniz, size vururken de hiç tereddüt etmez, sonuçlarına
katlanmayı da planlayarak..."
Ah be Andyciğim! Bizim coğrafyada işler hiç öyle
yürümüyor. Ayrıca bilesin ki otuzunu değil ama kendi sınırını aşmış bir kadın
şiddet görmek kadar şiddet göstermenin de tereddütle yaklaşılması gereken bir
şey olduğunu iyi bilir. O sonuçları planlamadığı ve mecbur kaldığı için
bedelini özgürlüğüyle hatta canıyla ödeyen kaç kadın var bu dünyada haberin var
mı acep?
Böyle işte... Sana
diyeceklerim bu kadar!
Hemcinslerime gelince...
Rakamlara takılmayalım, yeni yaşlardan da bir şey beklemekten vazgeçelim artık
gözünüzü seveyim! Yeni sayfa aç falan diyenler var aranızda. Defterin içinde kahve lekesi, kan lekesi, yanık lekesi, yaş lekesi, yırtık, yama, zaten kabarmış eprimiş yeni sayfa açsak ne değişecek. Değişmesin de zaten, herkesin defteri kendine! Kenar süsümüz de olur elbet can sağlığı olsun. Anlarla zamanlarla
yaşlarla değil anılarla büyüyoruz yaşlanıyoruz be anacım. Geçmiş de mühim. Hatta benim nazarımda gelecekten daha mühim. Aldığından çok yaş döken kadınlar
var. Sırılsıklam, böyle rutubet içinde... Bakın ilk fotoğraftaki bebek benim. İzmir'deyiz. Babaannemin kucağındayım yüzü görünmüyor, ikinci fotoğraftaki çocuk da ben. Annemin kucağındayım Mardin'deyiz bu kez annemin yüzü görünmüyor, pastayı tutan üvey annem Terfa. Üçüncü fotoğraftaki de babaannem Adlâ...
Yüzleri yok bu kadınların! Niye yok ulan niye yok! Ben bugün hayaletlerle düşüp kalmayı planlıyorum ve kendime soruyorum yine: Niye arkada çalan hep aynı Rumeli türküsü?
Aşk ipliği ile dikilen dikiş
Bir ömür boyu sökülmezmiş
Beni diktiler de ne oldu sanki
Her tarafım yama yama yama...
Ha! Bu arada 5 ocak yani yarın Berkin Elvan'ın doğum günü. 31 Aralık'da çok sevdiğim yazar Sema Kaygusuz "yeni yıl dileğim yok derhal istiyorum. Berkin uyansın" yazmış, altına şu yorumu yapmıştı bir insan müsveddesi. "Öff bugünde mi gündem". Ben buradan son olarak o insan müsveddesine sesleniyorum birincisi o "de" ayrı. İkincisi evet bugün DE gündem! Hastane odalarında günahsız uyuyan bütün çocuklar uyanana kadar DA gündem! Uyanamazlarsa hatta o gün DE gündem! Doğum günümde DE gündem!
Yeni yaşımdan hiçbir şey beklemiyorum. Ne simli pabuçlar, ne pırlantalı küpeler, ne varaklı aynalar, ne sedef kakmalı evler isterim.
Berkin uyansın gözlerini açsın yeter!
Yeni yaşımdan hiçbir şey beklemiyorum. Ne simli pabuçlar, ne pırlantalı küpeler, ne varaklı aynalar, ne sedef kakmalı evler isterim.
Berkin uyansın gözlerini açsın yeter!
Daha da diyeceklerim vardı da bugün
bir hediye aldım. Ahmet Güntan diyor ki
hediyemde:
" Her şey herkese anlatılmıyor.''...
Ay ben de gördüm o 30 yaş yazısını, ne buldular o yazıda anlamıyorum, galiba "evet evet, işte ben de aynen böyle harika 30 yaş üstü bir kadınım" hisleriyle paylaşıyorlar. Yani 30'a gelene kadar böyle aptal, karaktersiz yaratıklarız da 30 olunca birden asalet geliyor, yazan hıyarın da kafasına sıçayım, bence kadınlarla ilgili problemleri var. Nerdeyse 35 oldum, bugüne kadar tanıdığım bütün erkeklerin eziklikleri, güvensizlikleri vardı, yemin ederim bir tane de kendisiyle barışığına denk gelmedim. Neyse, genellemeyeyim durup dururken.
YanıtlaSilEski fotoğrafların gözünü seveyim, o küçüklük halinin kafasını ısırırım kıt kıt diye! Urfa'da defalarca dövme yaptırayım diye yerlere yattım, bir türlü götürttüremedim kendimi, her seferinde "ay delirdin sen iyice" diye püskürttüler beni. Bizim kazının aşçısı Necmi Abim'in kayınvalidesi gelirdi bazen, onun da çok güzel dövmeleri vardı, bir tane göğsünde, bir tane elinde, bir de alt dudağında. Nasıl dolandıysam etrafında, evlatlık alıyordu beni nerdeyse, kedi gibi ayağının yanında oturdum hep. Onun sağlığı az iyi olaydı ikna etmiştim, şehrin az dışında göçerler varmış, onlar yapar dediydi, gidiyorduk elele tutuşup da bir kataraktlı babaanne ve bir cahil ben başaramadık evden kaçmayı. Sen kaçmayı başarmışız gibi hayal edip olabileceklere gülersin belki biraz diye anlattım bunu :)
En güzel kadın her yanı yamalı kadın, zaten başka türlüsüne izin vermiyor hakikaten buralarda hayat. Doğum günün kutlu olsun, ben seni bulduğuma çok seviniyorum. Berkin de kalkacak, bu kadar insan her gün aklımız onda, kırmaz bizi, açar gözlerini bence.
İnşallah Mina... Ben de çok multu oldum gülümsedim yazdıklarını okurken. O dövmelerin anlamları var biliyor musun?
YanıtlaSilBu yazımda bahsetmiştim biraz... Babaannem Suriye göçmeni, dövmelerini kendi yaparmış. Sürmesini bile kendi hazırlar havanda döver bir sürü işlemden geçirir öyle sürermiş gözüne.. Belki biz de bir gün birlikte kaçmayı başarır yaptırırız, gözümüzde sürmemizle... :)
http://evanasi.blogspot.com/2013/08/zuluf.html
SilOkudum şimdi. Bana da sık hastalanan bebeklere yapılırdı demişlerdi, süs değil yani bu dövmeler kesinlikle, çok ciddi anlamları-işlevleri var. Ya valla kaçalım sürmemizle, entarimizle, en kötü hepatit falan kaparız belki, ben hazırladım kendimi olacaklara.
SilBerkiiin uyansın...Uyanmalı...
YanıtlaSiloyyyyy kahkahalarla ağlayabilirim, hıçkırıklarla gülebilirim bu yazıya.. öyle karıştırdın beni anacım
YanıtlaSilNe güzel yazmışsın yine, hem güldürüp hem de ağlattın aynı anda... Berkin uyanacak, bu kadar insan bunu bekliyoruz; ailesinin yüzünü güldürecek."Off yine mi gündem" diyenleri gündem götürsün, ne zaman anlayacaklar bir şeyleri; illa "kendi" canları yanınca mı? Oy, ne kadar doğru; her şey herkese anlatılmıyor... Umarım bir gün Mardin'i görme fırsatım olur, çok istiyorum gitmeyi. Babamla gidecektim oralara, kısmet olmadı...
YanıtlaSil